Kâh-fe Hatrı

             

(Bazen iki fincana da aynı köpüğü koyarsın, ama biri, içene iştah verecek kadar köpüklüyken, diğerinde eser olmaması misali, sevdiklerimize de aynı değeri veririz, ama kiminden karşılığı gelir, kiminden de umut yoktur) 

             
        Bugün,dört yıllık arkadaşımla bir araya geldik. Yazı boyunca kendisinden Bamya diye bahsedeceğim çünkü bamyaya bayılır. Kah-fenin eşlik ettiği bir hal hatır,hoşbeş derken konu yörelerimize,eskilere,eski günlere geldi. Bamya'nın blogumda çok emeği vardır. (Yazımın devamında bu mevzudan da bahsedeceğim).Bu sebeple dedim ki,bugünün anısına birlikte bir yazı yazalım. Başta cık mık dedi ama ,düğünde halaya kaldırılırken "Ben beceremem " diyip zorla halaya kaldırılan davetli misali,zorla ikna ettim :) O da mendili alır almaz döktürdü.Girişten de anlaşıldığı üzere yazımın mevzuu,anı niteliğinde olacak. Mevlam biz aciz kuluna.... Neyse :) Bamya'nın satırlarıyla yazımıza başlayalım ;
              Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı sorusunun cevabı aslında kişiye göre değişir. Çok gezen bir birey bile, bazen hiç kabuğundan çıkmayıp zekasına, bilgisine,diline hayran kaldığı biriyle karşılaşabilir. İşte o zaman o soruyu kendisine sorar. Çok gezen ben mi biliyorum, yoksa çok okuyan karşımdaki mi ?  Bilinçli gezen ve bilinçli okuyan bilir. Okuduğuna katarak gezen, gezdiğine okuyarak katan bilir. Kısacası aslında en çok bilinçli insan bilir.
             Hatay'da doğmuş, ama aslen Adanalı , ilkokulu Elazığ'da, ortaokulu Malatya'da bitirmiş,dört sene Bolu'da, iki sene Ankara'da yaşamış ,Anadolu'nun neredeyse her toprağını müşahede etmiş bir bireyim ben. Anadolu efsanelerini anlayarak okudum. Her bir efsanede, her bir hikayede diyalogları tonlamaları, örf adetleri kulağımda duydum. yüreğimde hissettim. ama daha görmem gereken bir yöre varmış, bilmiyordum . Bolu. Seben yöresi. Arkadaşım sayesinde,bu yöreyi,ağzını,oralı gibi öğrendim. Yörenin ağzı sayesinde, çok renkli vakitler geçirdik.
   İnsan, ölene kadar öğrenir. Ölene kadar öğrenmeyi talep etmelidir. İnsan, ilimle, irfanla övünmelidir. Bu sebeple yaşı kaç olursa olsun ,bilmediği çok şey olduğunu kabul etmelidir. 
İsmini çok duyduğum ama bir türlü tanışmak nasip olmayan bir arkadaşım vardı. Sene 2017.. Aylardan İse temmuz. Henüz temmuzun başlarıydı.. 3 Temmuz idi. Mühim bir iş için toplanmıştık. İşte arkadaşımla o gün tanıştım. Her ne kadar gezdiğim gördüğüm yerler sebebiyle tanıştığım bir çok insan olsa da, hala soğuğum ve hala birileriyle tanışırken kasılıyorum. Bu sebepledir ki, insanlar beni ilk gördüklerinde pek ısınamazlar. Sesini duydum arkadaşımın. Pek neşeliydi. Hem tanışmayı istedim hem de onun enerji dolu olması beni heyecanlandırdı. Birlikte vakit geçirdikçe ve birbirimizi tanıdıkça aslında ne çok şeyden mahrum kaldığımızı farkettik. Arkadaşlık bu değil midir zaten? Sırrını paylaştığın, içini döktüğün, derdini anlattığın, derdine derman olduğun... Ama benim için kıymetli arkadaşlık bu değildir. Benim için en kıymetli arkadaşlık yol gösteren, o yolda beraber yolcu olan ve o yolda karşına çıkan her engelde derdine ortak olandır. 
O yol diyorum da.. O yol nedir? O yol herkes için farklıdır.
(BURADAN SONRASI SEYYAH'IN SATIRLARIDIR)
       O yol öyle inişli çıkışlıdır ki,kişi,refikaya eşeddel ihtiyaç muhtaçtır. Tek yürünmez, kolaylık ancak birliktelikledir.Ne denmişti "Bir olanlar biz olur,biz ne güzel kelimedir" Ve ben aciz de şu satırları eklemiştim iki yıl evvel "Birlik huzur verir. Ayrılığın hükmü nedir?". Ayrılığın hükmü helak olmaktır. Zira kurt bol,kurt çok. Sürüyü terk edecek vakit yok. Bir olalım diye yanyanaydık. Bir olalım ki,bizlik yakışsın. Ne yaşanırsa yaşansın,amaç aynı olunca, biri diğerinin eksiğini kapatmaya çalıştıkça,kişi kendi gözyaşından evvel arkadaşınınkini silince , zorlar kolaylaşır. Sonlar güzel biter. Yollarımız ayrıldığında,o giderken arkasından bakakaldığım, içimin yandığı o günü, dün gibi hatırlarım. Gittiğinde ,ağlarken kendimi nasıl saldıysam ,arkadaşlarım "Şu kız ölmüş gibi davranma ,bi sakin ol" diye diye sakinleştirmişlerdi beni. :) Ben duygularımı çok açık yaşarım ama o daha kapalı kutudur. Benimle ilgili düşüncelerinin bu kadar teferruatını,ben de sizin gibi yukarıdaki satırlardan öğrendim. :)
       Yollarımız ayrıldığında da yol arkadaşlığımız devam etti. Yazılarım hep defterde,orada buradaydı. Milletin merasimleri için şiirler vs yazardım. Çocukların şiir,kompozisyon ödevlerini hazırlardım. Biri dereceye girip altın aldı ama hiç de bölüşelim demedi :). İşin şakası,gözüm de yoktu zaten, helal olsun . Valla gitti güzelim altını kendi yedi yani ne diyebilirim ki,yok canım unuttum ben zaten :) Gel zaman git zaman, yazılarıma çok destek veren ,çok kıymet verdiğim biri ,blog açmamı önerdi. Açtım. Çevremle paylaştım. Bazen hevesim çok kırıldı. Bırakmaya karar verdim. Bir,çocukluk arkadaşımın,bir de Bamya'nın desteği ayakta tuttu beni. Sonra Bamya,sosyal platformda blogumu reklam yaparsak,yazılarımı daha büyük kitlelere sunabileceğimizi söyledi. Her yazımdan bir söz belirlerdim,o da grafik tasarımını yapardı. Kaliteli resimlerin üzerine tasarım yapabilmek için,ücretli resimler indirirdi. Madden de manen de destek vermişti. Onun sayesinde blogum da ben de daha iyi yerlere gelmiştik. Hatta Kah-Fe ismini de o buldu. Hala yazılarımı okur,yorumlar. 
        Yazı yazmak için , risk alıyorum aslında. Katiplik kötü bir şey olmamasına rağmen,bir siteye mensubiyet sebebiyle,tanınır ve bilinirsem,bu durum,şöhrete ilgi gibi anlaşılır da üzülür müyüm diye düşünüp düşünüp duruyorum hergün. Zeyy bana "Çok cesursun,duygularını ifade etmekten korkmuyorsun" demişti. Bugün cesursam,Bamya sayesinde. Bazen yazmak istemiyorum korktuğum için ama sonra Kah-fe ismini düşündükçe,ona verilen emeğin kaynağı olan arkadaşımı düşündükçe,cesaretimi toplayıp devam ediyorum. Onun desteğiyle ayakta kaldım ya,bu yüzden ,içerik üreticisi herkese elimden gelen desteği yapmaya çalışıyorum. Zor çünkü ,bilirim. Ama şu var ki,bu blogun sonunun nereye gideceği. bugün bir Halide Edip ya da Fatma Aliye Hanım olup olamayacağımı bilmiyorum. Fakat bu serüven nasıl biterse bitsin, refikamın sadakatine bir kez daha şahit oldum. Sahnede ben varım belki ama ,görünmeyen kahraman o.
          Dünyanın daha iyi bir yer olacağı yok. Bu sebeptendir bizim ,ahirete hazırlığımız. Kefene mal ,mülk koyamayız. Cennet'edir biriktirdiğimiz azığımız. Hani, kimsenin sevabını paylaşmayacağı o günde,birbirini Allah için sevenler sevaplarını paylaşacaklar ve bu durum Mevla'yı çok memnun edecek,diğeriyle paylaştığı için sevabı kalmayan dahi cennete girecekmiş ya arkadaşıyla elele. İşte o gün geldiğinde,tüm sevaplarımız sevdiklerimize,birbirimize feda olsun. Dilerim ki, Cennet'te ,cemali ilahiyle en harika idrakle müşerref olduktan sonra,Efendimiz'e ,Allah dostlarına komşu olan evimizde, Ezvac-ı Tahirat'la,diğer mübarek hanımlarla hoşbeş ederken de kah-fe içeriz. Kırk yıllık hatır kime yeter? Bizimki ebeda olsun :)
#NÜKTEDAN SEYYAH

Yorumlar

  1. Sana demiştim duygularını ifade etmekte mükemmelsin diye. Bamya ya ve emeği geçen herkese teşekkürler.Böyle güzel duygular gönlü güzel insanlarla buluşunca çıkıyor ...
    Ve bir seyyah macerasının sonuna geldik.Seni o gümüş takımın üzerinde görmek hoş oldu..özlemişim...😇😉

    YanıtlaSil
  2. Çook çokkk şükran 🌼 Biz olunca, ilham geliyor evet. Buraya geldiğin adımlarına sağlık 🌹

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşüncelerini Paylaşır mısın?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugünler ve Yarınlar

MEVZUMUZ ;DEHB

İÇİMDEKİ GÖLGE