Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çelik Kasanın Şifresi

Resim
        Hər zerresi toprak olan bedenlerin sahipleriyiz Bedene sahibiyyet, âlâ muhafazayı gerektirir. Bu mücevheri, şifreli çelik bir kasaya koymalı, emanete sadık kalmalıdır. Bahsedilen kasa, Hz Allah 'ın himayəsi, şifre ise hayâdır.          Hayâ, utanabilme duygusudur. Hz. Allah' ın çelik kasa benzetimi yapılan himayəsi için bir şifre mesabesindedir. İnsanın bədəni, aklı, yüreği, bu şifre ile korunur. Kötü eller, bu mücevhere dokunamaz. Kişi, şifresini korumadığı, başkalarının da öğrenmesine izin verdiği zaman, kasa açılır. Nə kadar edep hırsızı varsa, hazinemiz olan bedenimiz, aklımız ve yüreğimizi ele geçirir. Çalınan her malın sonu da malumdur. Harcanır ve değerini kaybeder. Neslimizin geldiği hal, bu duruma delildir. Nerede kaldı Osmanlı'nın biri hanıma biri ere özel tokmakları, nerede kaldı ağzında taşla konuşan Aişe(r.a) ler ve  artık mevzu bile değil helada kendinden utanan Ebu Bekir(r.a)ler. Eskileri masum kılan bu şifreydi. Evlerde güvenle büyürdü çocuklar. Bu u

Altıncı Duyumuz

Resim
              Hiç daha önce,içinize doğan bir şey gerçekleşti mi? Ya da kendinizi rüyanızda gördüğünüz bir olayı yaşarken buldunuz mu? Bunun gibi, hislerin zamanla doğru çıkmasına altıncı hissin devreye girmesi denir. Diğer bir ismiyle "Hissi Kablel Vuku".               Altıncı his, önsezi ya da  hissi kablel vuku, altıncı duyumuz olarak kabul edilebilir. Nasıl ki beş duyumuzla çevremizdeki bariz olayları farkedip, onlara şahit oluyorsak, altıncı duyumuzla da çevremizde, bariz olmayan olayları farkedebiliriz. Mesela, evinizde bir güvensizlik hissedip evden çıkarken değerli eşyalarınızı yanınıza almak istersiniz. Siz evden yokken hırsız gelir. Ya da rüyanızda arkadaşınızın uçurumdan düştüğünü görürsünüz uyandığınızda arkadaşınız başka bir sebepten hastaneye kaldırılmış olabilir. Altıncı His, gerek rüya gerek uyanıklık halinde gerçekleşebilir. Hislerinize göre aldığınız önlemler, kadere meydan okumak manasına gelmez. Zaten kaderinizde önlem almak yazıyordur, buna da altıncı his

Af mı İntikam mı?

      Kıymetli bir okurumun isteği üzerine, bu yazımda "Sükut edip affetmek" mevzusunu işlemeye çalışacağım. Konu bilindik ama bir o kadar da işlenmesi derin. Öyle ise vakit kaybetmeden kalemime, diğer paragrafın yolunu göstereyim.        Hata insanın hamurundaki tuz, çayındaki şeker, kalemindeki mürekkebe benzetilebilir. Hamurun tuzu fazla olursa lezzetini bozar. Şekeri çok atılmış bir çayı içtiğinizde, çayın öz tadını alamazsınız. Yanlış yazılan bir yazıdaki kalemin mürekkebi inatçıdır, silinmez. Bu üç durumda; hamurdan olan mamülü tüketemezsiniz. Çayı dökmek, kağıdı da yırtmak zorunda kalırsınız. Hatalar da böyledir. Her hata başta affedilir, affedilmelidir de. Bir kaç hatada kimseyi hayatımızdan silemeyiz. Ufak tefek yanlışları da abartıyla cezalandırmak etik olmaz. Ama iş, hamurun tadını bozacak kıvama gelirse, gönül freni çeker. Mevzu bahis kişiye yürümeye dermanı kalmaz. Geriye iki ihtimal kalır ; ya hata sahibi vicdanlı olup kırdığı gönlü kazanacak ya da kırılan taraf