Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seyehatsiz Günce

Resim
      Yaz bitiyor. Denize gidenler, gitmeyip devremülklerinde tatil yapanlar,başka illere hatta ülkelere seyehat edenler,artık bu güzel günlerine veda etmeliler. Tabi bunların içinde ben yokum. Ben hala "Evinde kal" çağrısına uyanlardanım. Belki ailemle, ormanları,yaylaları gezenlerdenim. Evimin önündeki kediyi sevmeye çıkan ,bazen farklı grup arkadaşlarıyla görüşmek için,el ayası kadar olan şehirde aynı caddeyi dönüp dönüp gezmek zorunda kalan, millet gece gezmesindeyken,evinde biraz renkli vakitler geçirmek için gece gece buzdolabına dadanıp, gürültü yüzünden ailesini başına toplayan, arkadaş grubundaki, gezen arkadaşlarının gittikleri yerlere,girdikleri denizlere, saadetli hanesinde oturup,yorum yapan, kumsalda iki palmiye arasına değil de ,evin önündeki erik ağaçlarına hamak kuran kişiyim ben. Evet,aramızda "Ben de" diyenler de var,gezenti olduğu için"Ah yazık"diyen de .  Biz gezemeyengiller için yazın ve kışın bir önemi yoktur. Zira yukarıda saydığım

BİR DAMLAYA ANLAM KATMAK

Resim
Detaylı incelemeyi hak edecek bir mevzu var bugün satırlarıma sadrımdan yansıyan... Yansıması olan bu satırlar; gerçeği ne kadar anlatabilir,gösterebilir bilemiyor,göremiyorum fakat her zaman olduğu gibi; yüreğime sıklet veren bu mevzuya da inşirah tesellisi ile başlayacağım biiznillah. Elini taşın altına koyan biri,cümlelerimle kendime hitap etmekten çekinmeyerek ilk emri "OKU" diye başlayan İslam dininin tebliğ vazifesini en güzel suret ve biçimde ifâ eden bir peygamberi âzimin, ümmeti olarak(hamdolsun) nacizane satırlarımı fikirlerinizle tanıştırmaya karar verip eğitim mevzumuza en baştan giriş yapacağım. Hilkatimizde esrarını taşıyan nice şey varken,konuşmanın erken olduğunu bilsemde,bildiklerimizle bile anlaşılmaya kâfi gerçekler var,sebebini sorgulamaktan aciz olduğumuz... Bir neslin kültürünü,davranış ve hatta düşüncelerini vücudumuzda DNA adını verdiğimiz genlerle bir sonraki nesle,kendine kattıkları ile beraber taşıyan bir nesil var önümüzde. Öyle bir sarmal ki bu,in

ZAMANLARA TANIKLIK ETMEK

Resim
Raihasında hoş sohbetlerin cereyan ettiği latif ve vefakâr bir ikramdır kahfe. Malûm hikayesinden de anlaşıldığı üzere vefanın ikramı olsun; bu kahve tadında satırlarımız sizlere... Sahi vefa ne demek? Tek kelimeyle geçmişi geleceğe nasıl bağlardın diye sorsalardı bana,cevabım; şimdilerde adı sadece İstanbul'da bir semt olan "VEFA" olurdu... Geçmişin hatrı vardır şu an ve  gelecekte. Acı yada tatlı sen o ândan geçtin.O ân ile hemhâl olup o ânda demlendin.Şimdi üzerinden zaman geçti diye mi bu vefasızlık... Geçmiş, nâmını ;üzerinden geçen zamandan alır.Üzerinden zaman geçtiği için nâmıdiğer mâzi ,unutulduğu için değil.Bu yüzden bence en büyük vefasızlık; unutmak olurdu diye düşünüyorum çoğumuz bunu isterken... Herkes herşeyi unutur diyor, bunu insan olmanın fıtratına bağlıyorsunuz duyuyorum sizi...Bu sözlerinize karşılık: " Güzel bak, güzel düşün, güzel yaşa...Her şey unutuluyor da (bakmak ,düşünmek hatta bazen yaşamak bile) güzelliği unutulmuyor." diyorum hafif

TEĞAYYÜR-U ZİHNİ (FİKİR DEĞİŞİKLİĞİ)

Resim
Dört duvardan bunalınca,diledim temiz nefes almayı Ve yürüdüm gönlümce, düşünüp belirlemedim rotamı Zihnimi arındıracak,gönlüme şifa bir mekan arar iken Heybetlice bir ağaç, açtı bana kollarını İkindi mesaiden ayrılıp, akşama teslim edecekken vakti Gökte bir kızıl güzellik, adeta sahne misali Dedim zaman, bulutların gösteri zamanı belli ki İçimdeki sahneyi hatırladım sonra,düşüncelere daldım Kimlere bilet vereyim,sadrımı kim izleyecek Zihnim o denli dolu ki,konuşsa kim dinleyecek Ve eğer kişi bîçareyse, zihin yorgunluğundan yana Başka bir bakış açısıyla devam etmeli yoluna Başka kararlar almalı,özüne merhamet etmeli Geleceğe ümitle yönelip,geçmişe sünger çekmeli Bu meşhur bir sırdır, akl-u selim zevatın sırrı İnsana her gün kamçı vurur, bu sırrın nagzı (zıttı) Sırra bir de nâm vermişler, nâmsız ne şey mevcud ki? Bu tecdîdin (yenilenmenin) nâmı,teğayyur-u zihni Ve bir silkelenme ile bidâyet (başlangıç)vukû bulur Her lüzumsuz tevehhüm, nihayete savrulur Dedim Ey Seyyâh,gezme sehv-i emkin

BİR SON VAR!

Resim
Yüzyıllar boğuşmuş bu nefsin azgın prangalarında,şimdi anlatılacak bir kaç satır mı kâfi gelecek aşılan hududun izahına.  NEDİR BU DÜŞMANLIK?NEREDEN GELİYOR,NE İLE BESLENİYOR BU GÖZLERİ PERDELEYEN SIR? Hadd-i zatında yaratılıştan itibaren âlemi saran bu lütfun, bir parçası olmak istemeyen iblis mi perdelenen kinin yegâne sahibi? Asırlardır devam eden bir mücadelenin içindeyiz.Düşmanımız kim,nerede,ne yapabilir? Sorularını aştık artık. NASIL VE NEREDEN SALDIRACAĞINI BİLDİĞİMİZ BİR DÜŞMANIN PENÇESİNDE OLMAK ACI VERİCİ DEĞİL Mİ? TESLİM OLMAK YAKIŞIYOR MU BİZE? Sanki keşfedilecek bir hakikat varmışta,herkes o yolun yolcusuymuş.Oysa ki hakikat ol kelime olmuş dillerde dolaşan. Yapmayalım şunu ;ÖZÜMÜZÜ KAYBETMEYELİM. Kulaklarımda çınlıyor hâlâ,Belçika'da yapılan o yarışmada jüri başkanının ağzından dökülen cümleler. İbret alınmayan tarih,tekerrür etmeye elbette ki muhtaç kalır. Bunu izahata lüzum var mı cidden? KELLİM KELLİM LA YENFAĞ sözlerini hatırlatmayın bana nolur . Daha ilk sayfası

Kâh-fe Hatrı

Resim
              (Bazen iki fincana da aynı köpüğü koyarsın, ama biri, içene iştah verecek kadar köpüklüyken, diğerinde eser olmaması misali, sevdiklerimize de aynı değeri veririz, ama kiminden karşılığı gelir, kiminden de umut yoktur)                        Bugün,dört yıllık arkadaşımla bir araya geldik. Yazı boyunca kendisinden Bamya diye bahsedeceğim çünkü bamyaya bayılır. Kah-fenin eşlik ettiği bir hal hatır,hoşbeş derken konu yörelerimize,eskilere,eski günlere geldi. Bamya'nın blogumda çok emeği vardır. (Yazımın devamında bu mevzudan da bahsedeceğim).Bu sebeple dedim ki,bugünün anısına birlikte bir yazı yazalım. Başta cık mık dedi ama ,düğünde halaya kaldırılırken "Ben beceremem " diyip zorla halaya kaldırılan davetli misali,zorla ikna ettim :) O da mendili alır almaz döktürdü.Girişten de anlaşıldığı üzere yazımın mevzuu,anı niteliğinde olacak. Mevlam biz aciz kuluna.... Neyse :) Bamya'nın satırlarıyla yazımıza başlayalım ;               Çok gezen mi bilir, çok oku

ESFJ ,KONSÜL KİŞİLİK

Resim
(Bir ESTP olarak fotoğraf bulmaya üşendiğim için, bilgisayarda bulabildiğim en güzel fotoğrafı koymamın bir sakıncasının olmayacağını düşündüm. Konudan bağımsız belki ama,burası ÇAMLICA TEPESİ . Keyifli okumalar.) Kıymetli Okurlarım Gördüm ki,psikolojiye dayanan konular, ayrı ilgi çekti. Zaten epey de ilgili olduğum bir mevzu olması sebebiyle, bu tarz yazılara ara ara değinmeye karar verdim. Bu yazımda, ESFJ yani Konsül Kişilik'e değineceğiz. Bakalım ESFJ nedir, ne değildir? Güçlü ve zayıf yönleri nedir? Hazırsak,başlayalım.               Test sonucu ESFJ çıkanlardan biri de yeğenimdi. Aslında en yakından tanıdığım konsül oydu.Testten sonra konsülün özelliklerine bakmış. Bana "Şimdi iyi miyim kötü mü yani?" diye sormuştu. Sonra biraz daha incelemiş ,özellikler hoşuna gitmiş,kendini bana övdü falan filan. Tabi Sigmund Freud'un kız kardeşi olmamdan sebeb bir de ben inceleyeyim dedim. Gelelim, yeğenimin "Gördün mü özel bir yeğenin var. Kıymetimi bil" demesine s

SEYEHAT GÜNCESİ 3

Resim
          Bugün hiç hesapta olmayan bir yazıyla geliyorum size. Aslında, konsül kişilik incelemesine hazırlanıyordum ama geldiğim yeri, hemen sizinle paylaşmak istedim. Bu sefer konum vermeyeceğim. Ama gezdireceğim okuyan herkesi.          Burası, her evin muhakkak kaz beslediği bir yayla. O kadar huzur dolu, o kadar ferah ki, arabadan indiğiniz an, çimenlerde yuvarlanmak istiyorsunuz. Yine de üzerine oturmak daha mantıklı olur. :) Bir eve uğramam gerekiyordu ama evin önündeki kazlar pusudalardı. Her an korkan birini keşfedip, o çirkin bağırışlarıyla bir insanın izine düşebilirler,kaçan kovalanır misali uça uça arkasından paytak paytak koşabilirler ve eğer yakalarlarsa, gagalarıyla bir uzvu deşene dek gagalayabilirlerdi. İşte o insan ben olmak istemediğim için, kendime oturacak bir yer bulmaya çalıştım. Ama yine bir kaz kabilesi toplantıdalardı. Onlara hiç gözükmedim ve gizlenmeye devam ettim. Ev sahibinin beni farketmesi için dua ederken farkedildim ve karayı gören denizci gibi vargüc

PERDELERİ ÇEKELİM

Resim
Var oluşunun hikmeti icabı olsa gerek,her eşyanın konuşabildiğine inanıyorum ben."Konuşabilmek" kelimesi kâfi değil cümlemin derinliğine lâkin, yetinmeyi bilmem gerek yinede. Konuşabilmek... Sesli yada sessiz farkeder mi?   Bir anlayanın olduğu müddet zarfında, duyabildiğin her demde ,anlatır sana aslında her bir kare,her bir nesne. İyi bir dinleyiciyim bende sizin gibi.Bazen saatlerce oturup, görebildiğim her eşyanın zikrini dinler,sonrada hiç üşenmeden fikrimi de birleştiveririm cümlelerimin hissiyatına. Aslında bu ,tek başına yapılınca bir anlam ifade ediyor diye düşünüyordum.Ama paylaştıkça ,bin anlam ifade edebilme ihtimali,denemeye değer geldi bana.   NE DERSİNİZ, PERDELERİ BERABER ÇEKELİM Mİ ÜSTÜ TOZLANMIŞ RAFLARDAN,GERİDE KALANLARDAN...?                                                Bandırma/sahil Bakıyorum da sular üzerine kurulmuş şu uzun köprüye... Her şey o kadar anlamlı ki,yerimi bulamıyorum.. Birbirinizi tamamlamayı kim öğretiyor size diye sormaktan alamıyorum