SEYEHAT GÜNCESİ

 Okurlarımdan,yazılarım için içerik tavsiyeleri istemiştim. Sırayla tüm tavsiyeleri değerlendirecegim. Bir okurum bir mekanı tanıtmam ve güzelliklerinden bahsetmemi rica etmiş. Şuan seyehatte olmam sebebiyle bulunduğum harika mekanı tanıtacağım.

     


  Burası,Bolu'da Soku Yaylası'nın üzerinde bir orman. Arabadan indiğinizde,ferah  hava ciğerlerinizi okşuyor. Zihninizde biriken tüm zehirlerden arınıyorsunuz.

    İlerisinde şuan yanında bulunduğum gürül gürül akan bir su var. Şifalı su diyorlar. Dağın bağrını yara yara geliyor ve sesi dahi , özel ve büyüleyici olduğuna,ziyaretcilerini ikna ediyor. Annem bu suyun, karaciğeri temizlediğini ve yaraları hızlı iyileştirdiğini söylüyor. Hatta bir önceki gidişlerinde annem ve babam kuşburnu topladıkları için elleri çizilmiş. Suya dokundukları zaman , ellerinin yanması hemen geçivermiş. Bu gidişimizde de sahip olduğumuz tüm bidonları şifalı su ile doldurduk. Hatta annem etrafa atılmış şişeleri de değerlendirmek istedi ama neyse ki vazgeçirdim.:) 

       Doğa seyehatleri, düşüncelere dalmak için fırsat gibi. Ufacık sadırlarımızı daraltan evhâmın devâsının, tüm bu güzelliklerin sahibi için pekâlâ kolay olduğunu farkettim. Belki deniz,kumsal, güneş üçlüsüne değil ama, tabiat, tefekkür,seyehat üçlüsüne sahiptim. Sizde de olur mu bilmem , ormana gittiğimde "Baltalar elimizde " şarkısını mırıldanırım. Halbuki elimde balta,belimde uzun ip ve sürekli ormana gittiğim bir hayatım da yoktur. :) Herhalde tabiat ananın insanı gaza getiren bir yanı var .:)

       Yolculuk dönüşünde atasporumuz olan mantar ve kantoron otunu toplamayı îfa ettik. Yol kenarları sarı sarı kantoronlarla süslenmiş. Kantoron da, ölümden başka her şeye şifâdır. Yağını yaranıza sürerseniz, kısa zamanda iyileşir.  Annem de sürekli kantoron gördüğü yerleri söylüyor arabanın durmasını istiyordu.Babam annemin kantoron toplanmasından sıkılmış olacak ki artık yollarda durmuyordu. Annem "Eğer durmazsan kendimi arabadan atacağım" deyince , babam artık durmak zorunda kaldı. :) 


       Yolun daha ilerisinde cami var. Küçük, kırmızı temalı, sobalı bir cami. Camide , merdivensiz bir kürsü dikkatimi çekti. İmam ne zaman kürsüye çıkmak istese, zeybek oynar gibi çıkmak zorunda kalır . Belki de o gün,vaaz etmekten vazgeçer :).

                  (Merdivensiz Kürsü)

 Bu düşünceleri bırakıp ,namaz kılıp oradan da ayrıldık. Düzlük yer bulup pikniğimizi yaptık ve mutlu son. Kaliteli zaman geçirdiğim bu yere ,hepinizi davet ediyorum. Umarım,okurken buraları gezdiğiniz bir yazı olmuştur.

                                           Selâmetle...

Yorumlar

  1. Öncelikle ellerinize ve ayaklarınıza sağlık, nükteli yanlarıyla aile sıcaklığını da hissedebildiğimiz güzel bir gezi yazı olmuş. Hakikaten de ormana gidip de arabanın durdurulmadığı bir ân olmuyor hele annelerimiz yanımızdaysa... :) Soku yaylasının ormanlarını dünya gözüyle de görmek nasip olur inşâallah. 🌳

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize ve ayaklarınıza sağlık, nükteli yanlarıyla da aile sıcaklığını hissedebildiğimiz güzel bir yazı olmuş. Hakikaten de ormana gidip de arabanın durdurulmadığı bir ân bile olmuyor hele annelerimiz yanımızdaysa... :D Soku yaylası ormanlarını dünya gözüyle de görmek nasip olur inşâallah. 🌳

    YanıtlaSil
  3. Kıymetli ifadeleriniz için çok teşekkür ederim. Orman gezileri 2 saat sürecekse annelerle 5 saat sürer. Yazılı olmayan bir kuraldır bu sjsjs Beklerim buralara. Gelirseniz, haberim olsun :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşüncelerini Paylaşır mısın?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugünler ve Yarınlar

MEVZUMUZ ;DEHB

İÇİMDEKİ GÖLGE