Gönül Suçu

        Kusursuz Mevla'nın, kusur dolu kullarıyız daima. En büyük kusurumuz ; bilmemekten ziyade yapmamak. Bugün kusur dolu benliğimle, sabah uykumu kaçıran bir olayı konuşmak istedim sizlerle. Mevzu çok hassas. Mevzu, artık neslimiz ve iffet kavramının çoğu zaman paralel olmayışı.

         Fıtrat ve mantığın savaşının çok çetin olduğu bir devirde yaşamanın gerçeği ve samimiyetine inandığım bir tanıdığımın halinin içimi burkmasıyla başladım güne. Sabaha doğru uykunun tutmadığı vakitleri yaşamayanımız yoktur. İşte ben de öyle bir vakti geçirmeye çalışırken sosyal medyada  bahsettiğim kızın açıldığını ve birlikte olduğu kişiyle görmeye tahammül edemediğim bir birlikteliğinin olduğuna rastladım. Kısa bir süre açıp kapatmak istediğim halde bi türlü kapatamadığım sosyal medya hesabımı da neden kapatamadığıma cevap bulmuş oldum aynı zamanda. Görmem gereken şeyler varmış demek ki. Görür görmez de neye üzüleceğini bilemez bir halde devam ettim araştırmaya. Günümüzün tabiriyle derin bir stalk yapmak durumunda kaldım. Aslında gördüklerim, devrimizin mazur gördüğü kareler. Ne garip değil mi? Ecdadın canı pahasına düşmana bırakmadığı bu topraklarda, düşmanın gözünü arkada bırakmıyoruz. Belki de şuanlık savaşa gerek duymadıklarını konuşıyorlardır keyifle gülerek.

       Küçük büyük herkesin gayrı meşru bir vaziyette beraber olmasına o kadar alışılmış ki, yapan utanmaya, gören şaşırmaya gerek duymuyor. Elbette bu satırları, cenneti hakettiğim için yazmıyorum. Ama elimden gelen sadece farklı görüşleri önemsemeden hakikati yazacak cesareti göstermeye çalışmak. Kalem, silahtır. Bu silahı kullanmakta mahir olmasam da edip ecdadımı hatırlayıp elime aldım. Belki Cenabı Hak, Nabi merhumun hürmetine hedefi isabet ettiriverir. Eleştirmeliyiz çünkü. Başta kendimizi, sonra her şeyi. Hele böyle bir mevzunun söz konusu olduğu yerde, eleştiri hak olur. İncitmeden, gurur kırmadan eleştirmeliyiz. Düşünerek, fikir muhasebesi yapmalıyız. Bu yüzden yazarken o kadar zorlanıyorum ki kelimeleri toparlamam zaman alıyor. Hiçbir yazı, beni bu kadar yormamıştı. Duygulansam bile, gözüm dolmamıştı hiçbirinde. Evet, yabancısı değiliz böyle manzaraların ama hiçbir yakınımı iffeti için telaşlanmayacak kadar bu denli hür (!) görmemiştim. Üstelik çocuk sayılabilecek yaşta. Biz de çocuk olduk ama eski bir nesil olmamamıza rağmen karşı cinsle oturmaya dahi utanırdık. Buna rağmen sınıfımızla, okulumuzla kardeşçe dostluklar kurduk. Hatta beraber çok da eğlenirdik. O zaman utanabilmenin verdiği masumiyet sayesinde şimdi utanmadan özlüyoruz o yılları. Ama gördüm ki şimdi o yaşlardaki neslin hayatı yaz dizilerine dönmüş. İstisnalar var tabi ki. Bu istisnaları haddimiz olmadan gönülden tebrik ediyoruz. Ama ne yazık ki istisnalar kaideyi bozmaya yetmiyor. Çünkü artık "zamana ayak uydurmak " diye bir kaide uydurulmuş. Daha küçücük yaşta, tecrübe edilmeyen yanlış kalmıyor ve takdir edersiniz ki bu tecrübeler karaktere olgunluk kazandıran nitelikte tecrübeler değil. Bu hale "sevgi" gibi masum bir duyguyu bahane ediyorlar. Yani bir başka benzetimle;bıçak ekmek kesmekte değil, adam öldürmede kullanılıyor. Hayır, yobaz değilim. Sadece çoğu okurum gibi bu gönül suçuna katlanamıyorum. Aişe Validemiz, Hz. Musab bin Umeyr de ergen olmadı mı? Evet, zaman aynı zaman değil farkındayım. Ama onlar da fuhuş devrinde temiz kalmadılar mı? Farkındayım, teknoloji devrindeyiz. Kötülük herkesin gözü önünde. Yayılması daha kolay. Devrimiz daha tehlikeli, uyulması an meselesi . Ama bu şeytanı haklı yapmaz. Bir gönül sultanı bu meseleyi çok muhteşem ifade eder şu sözüyle "Zamanın değişmesi, hükmün değişmesini gerektirmez". Çünkü biraz düşünürsek Hz Allah'ın taa ezelde koyduğu hükmü ileride zamanın değişeceğini tahmin edemeden koymaktan münezzeh olduğunu hatırlarız. Hz Allah kainatın başından sonuna kadar kullarının fıtratına göre hüküm koymuştur. Zaten özgürlük bu olsaydı, daha hayatını aileye bağımlı geçirecek yaştaki çocukların kendi rızasıyla gayrı meşru bir vaziyette anne oldukları için intihar ya da cinayet haberlerini görür müydük? Bu ve bunun gibi durumların çoğunda ailenin daha önce bu birliktelikten razı olduğuna rastlıyoruz. Çocuk bu durumun anormal olduğunu farkedecek bilinçte olamıyor belki de. Aile sadece evladının devrin çılgınlığına uyduğunu düşünedursun, evladı karakter gelişimini aile sevgisiyle değil de farklı sevgisiyle tamamlamaya çalışıyor. Hayır annesi, evladın kendine yol çizmiyor, çizginin dışına taşıyor. Namusu, sahibi için zarfla saklanmış bir mektuba benzeten  zarif bir dini, herkes tarafından okunarak yaşıyor. Belki de ileride nasip olmayacak bir hayal uğruna iffetini tehlikeye atıyor. Kızın/oğlun daha çocuk.Öğretilmeden bilemiyor.

      Aileler ne kadar korurlarsa korusunlar evlatlar hata yapacaklar. Böyle böyle tecrübe kazanacaklar, evet. Ama güven sınırları içerisinde, sevgi duygusunu rezil etmeden,namusun deneme yanılmayla şakaya gelmeyeceği hassasiyetine sahip bir zihinle kazanmalılar. Aksi bir durum, ileride hatırladığında yürekleri sızlatan, gözyaşlarının dinemediği tecrübeler olur. İnsan dünyaya bir kez gelir ve insanın şerefi, kaybetme ihtimali göze alınamayacak en değerli hazinedir. Vesselam... 

Yorumlar

  1. Haklı bir yazıyı okumak, dokunuyor insana. Keşke bu kadar haklı olmasaydınız...Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim ❤️ Bu konuda bu kadar ağır konuşmak zorunda kalmak yazarken bana da çok dokunmuştu

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Düşüncelerini Paylaşır mısın?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugünler ve Yarınlar

MEVZUMUZ ;DEHB

İÇİMDEKİ GÖLGE