BİR EĞİTİMCİNİN SERZENİŞİ


            "Mürekkep yalamak"diye bir tabir vardır. Tahsil görmüş, ilmin basamaklarını çıkmış kimseler için, ünvan niteliğindedir bu deyim. Gelgelelim, hiçbir şeyin eskisi kadar kıymeti kalmadığı gibi, artık ilmin de bir kıymeti kalmamış. Tecrübe ettim, çünkü ben de bir eğitimciyim. Uzun bir yazı olacak. Kâh-feleri hazırlayınız. Zira meslektaşlarım ve şahsım adına çok doluyum. 

               Ben bir eğitimciyim. Hayır, öğretmen ya masa başında ders bekleyen bir hocalık değil kastım. Ezberci, dayatmacı sistemi savunanlardan hatta bir parçası olanlardan da değilim. Niyetim, ektiğim tohumların toprağını çiğnemek değil, incitmeden, su olmak, güneş gibi ısıtmak. Buralara gelmenin de bir evveli var. Bir eğitimci kolay yetişmez.

              Ben bir eğitimciyim ama evvelde bir bahçivanın ektiği bir tohumdum. Ufacıkken evini bırakmış, annesinden çok hocasını görmüş, hocasının cesaretiyle çocuk yaşta, kocaman teyzelere mukabele okuyacak şekilde yetiştirilmiş, ders hazırlamak için uykusuz kalmayı göze almış, haftalarca cebinde parası olmadan öğrencilik yapmış hatta babasında da olmadığını bildiği için babası sorunca "param var" diyerek küçük yaşta idare etmeyi öğrenmiş bir tohum. Gel zaman git zaman İstanbul'a gitme vakti gelir. Öyle ya, İstanbul ilim şehridir. Her ham orada pişer, her müptedi orada tekamül eder. İstanbul öyle yerdir ki gidenin zihnini de gönlünü de büyüler. Zaten nasıl unutulur ki denize şiirler yazılan günler, Üsküdar'da alınan simitler, Çamlıca tepesinde bardak bardak içilen çaylar, Eminönü'nde kayboluşlar, Eyüp' teki Feshane, geçmişimi ve geleceğimi gözden geçirdiğim vapur turları, hele deryâ gibi sonsuz Karacaahmet. Gecelerce şehrin ışıklarını izlediğim teras, benim gibi kaçını ağırlamıştır? Kimler o terasta hasretini, çevre evlerin camlarındaki ailelere bakarak, gözleri yaşlı izliyordur bu gece ? Şimdi o şehirden geriye, sadece bir kutuya koyduğum toprağı kaldı.Zorlandığıma değen, hârikulade zamanlardı. 

             Böyle uzun bir yol yürüyüp yolu bitirdim sandım ki meğer bir bitişle gelirmiş daha uzun başlangıçlar. Gördüm ki, insanların eğitilmemek için direndiği bir devre denk gelmişim. Annesi olmadığım çocukların karnının açlığından baş ağrısına, modunun düşük olmasından en özel dertlerine kadar ilgilenmeye gayret etmek mühimdir bizler için. Babası tarafından dövülen öğrencime her baktığımda gözüm dolar. Yanımda bari doya doya gülsün isterim. Öğrencinin hislerine kulak vermelisin. Çünkü kalbine giremediğin çocuğun, zihnine asla giremezsin. Eminim ki bu işi şeref bilen her meslektaşım böyledir. Mesleğimi, hislerimi bu denli açıkça anlatıyorum, çünkü insanlar artık bunları bilmeliler.Derse katılması için haftalarca aradığım ve bir kez geri dönüş alamadığım velimdeki pişkinlik, trip ve tavır almak gibi davranışları etik bulamadığım ve  konuşarak her şeyin üstesinden gelmeye çalıştığım halde yapılmasını istediklerimin ertelendikçe ertelenmesi, tarafıma yapılan saygısızlıklar için bir özre bile değer görülmemem ve nasıl olursa affedeceğimin düşünülmesi, işini ciddiye almayan insanlarla, velilerle aynı havayı solumak, istediği zaman gelip gittiği için uyardığım çocuğun kendi çapında olay çıkarıp annesinin,kapıyı açan arkadaşıma ".............hoca hanginiz, onu getirin bana" diyerek yaptığı hadsizlik ( "buyrun benim" diye başlayıp çocuk ve veli önünde olayı derinlemesine anlatıp haklı çıkmıştım), küfür eden, diğerlerine kuvvet uygulayan çocuğunun durumunu kendisine bildirip destek  almak istediğim velimin, bu durumu gururuna yediremeyip bana bağırmaya cürret etmesi ve ancak dobralaşmamla haddini hatırlaması okurken dahi sinirlerinizi yıpratmadı mı? En küçük öğrencime bile "kes sesini" demek yerine "Seni sevdiğimi biliyorsun ama şunu yapmadığın zaman...." gibi cümleler kurmaya çalışırken eğitimdeki disiplinimin sıkmak ve bunaltmak olarak lanse edilmesi haksızlık değil mi? Disiplin olmayan yerden ilim hicret etmez mi? Para almadan otel konforuyla hizmet veren bu kurumlar, önemini bu kadar mı yitirdiler? Şehitlere hatim yapan bu eğitimciler, sadece sosyal medyadan şehit videosu paylaşan insanlar tarafından hain muamelesi görecek ne günah işlediler? Bizim savaştığımız şey sadece cehalet değil, aynı zamanda vicdansızlık. Ben şikayet etmeye değil, derdimi dökmeye, haklı olarak serzenişte bulunmaya geldim. Çünkü ben de anamın kıymetli evladıyım ve hiçbirimiz buralara elimiz cebimizde gelmedik. 

          Ücreti ne olursa olsun bu işi yapmaya devam edeceğim. Ama içimde hep bu yaşadıklarımın ve yaşayacaklarımın kırgınlığı olacak.Tek dileğim; bir gün, İmam-ı Yusuf'u talebe diye hakir görüp, yıllar sonra yine İmam-ı Yusuf'a muhtaç olan hamamcı gibi, tüm bu olayların faillerinin de eğitimin ve eğitimcinin öneminin idrakinde olabilmeleri. Bu mevzu, şahsî bir dava değil. Çünkü ben zaten birgün ilmimle birlikte toprak olacağım. Selâmetle. 

Yorumlar

  1. Canım arkadaşım harika bir blog olmuş ne yazik ki vicdanın bile mumla arandığı, saygının değersizleştiği, ilmin bile basite alındığı bir devirdeyiz.şairin dediği gibi sabırlı kuş diğer kuşlardan daha iyi uçar.ben sana daima inanıyorum yolun açık olsun ♥️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokk çok çok teşekkür ederim Betülüm❤️Okumaya anlamaya vakit ayırdığın için minmetarım. Sabırlı kuş örneği ne güzel, ne kadar da doğru 👌 Uçmak için dostlarımın desteği hep bana kanat olmuştur. İyiki varsın

      Sil

Yorum Gönder

Düşüncelerini Paylaşır mısın?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugünler ve Yarınlar

MEVZUMUZ ;DEHB

İÇİMDEKİ GÖLGE