Ben Neyim? Ben Bir Kek Miyim?

      




           Son zamalarda rastgelip belki de sadece komik ve tatlı bulup geçtiğimiz bir haberin iç yüzüne dalacağız bu yazımda. İki ya da kek olup olmadığını sorgulayan İsmail'in bu sempatik felsefesine dalacağız. Hayat,herkese kek olduğunu açıkça söyleyemiyor. Zaten herkes de kek olacak kadar minnoş ve sempatik olamıyor :) Zamir merciine ulaştı diye düşünüp hızlıca giriş bölümü cümlelerimi noktalıyorum .
          "Ben neyim? Biz neyiz,kimiz?" sorgulamadan önce ,görmeyenler ve tekrar görmek isteyenler için, sosyal medyada ilgi odağı olan,uğruna besteler yapılan İsmail'in satırlarına bakalım hızlıca;
 Bakın bu İsmail ve kedisi;

                         

Çok minnoş bir kedisi var. İnsanın kedisi oldu mu onu severken gamı kederi unutur sanırdım ama bu başlı başına bir tedavi olamamış malesef. Buyrun kanıtı görelim;


 İnternette İsmail'in yedi yaşında olduğu yazıyor. Zaten yazıdaki sabii ahengine bakılırsa tahmin etmek zor değil :) Şey kelimesini ayrı yazabilmesi de takdire şayan . Can alıcı kısımları da farklı renklerle yazması, işlerini özenle yapmayı sevdiğini gösteriyor olabilir. :)  Sonuna yazdığı konum ifadesi de bir boğa burcu olarak İstanbul'da yediğim ayvalık tostun tadını hatırlattı ve hiçbir önemi olmadığı halde belirtiyorum ki yarın benim doğum günüm :) Gelelim asıl mevzuya.biz kimiz.neyiz? Bu sorulara mukabil şunu da kendimize sormalıyız "Kendimizi ne olarak görüyor ve kimlerden zannediyoruz"?
 İnsan bu soruları doğru cevaplayamadı mı yahut doğru olduğu halde cevabı yaşantısına doğru uygulamadı mı sıkıntılar cereyan ediyor. Sağlıklı bir kimlik için; kim olmak istediğimiz ile ne olmamız gerektiği birbiriyle paralel olmalı diye düşünüyorum. İsmail,yedi yaşında kimlik arayışındayken,biz bu yaşımızda benliğimizi unutmuş vaziyette miyiz yoksa?
             Doğarız,ilk rumuzumuz "bebek"tir ve kimliğimize dair ilk resmi damgayı ismimiz vurur. Artık İsmail'izdir ya da Feyza ve yahut Esra,belki hepsi :). Hayatımızın ilerleyen zamanlarında ailelerimizin fikirleri de kimliğimize bir etiket gibi yapışır. Doktor olmamızı isterler,belki yazar,belki de yalnızca iyi bir insan. Neticede büyürüz ve tercihler yaparak kendimize kimlik oluştururuz. Evet,artık o oluruz. Tercihimiz ile tanınırız zamanla.  Bu tanınma ,ya tercihimizi yaşayıp yansıtmamızla olur ya da yaşayıp yansıtıyor gibi gözükmemiz ile. Buradaki ince çizgi,hissedilerek düşünülürse can yakabilir çünkü başta ben olmak üzere birçoğumuz hatta belki hepimizin kim olduğunu idrak ederek hayat sürme yolculuğunda araba tekerleği/tekerlekLERİ patlamış durumda. Yaşadığımızın maddi-manevi sıkıntıların ,veballerin merkezinde de bu üzücü hal rol sahibi. Neyiz ve ne gibi yaşıyoruz? Özümüze mi munhasırız yoksa usta bir mukallit miyiz (taklitçi miyiz) ? Ne yazık ki temsil etiiğimiz şeyin temsilcisi olmayı hafife alıyor,yakışık olmayan profiller çiziyoruz zaman zaman. Geri dönüp özeleştiri yapmak istiyorum huzurlarınızda; mesela ufacık yaştan beri tesettürlü olduğum halde bir özentilik ile sosyal mecralara fotoğrafımı koyduğum ve bunu normal bir durum gibi gördüğüm ergenlik zamanlarım ne kadar komik ve üzücü. Tesettür,mana itibarı ile de setretmek,örtmek ,iffet için gizlenmek demek olduğu halde kapalı fotoğrafları herkesin görebileceği hale getirmek utanç verici bir tezatlık değil midir,sorarım. Hadis-i Şerifte de buyurulduğu gibi,biz hanımları,görülme ve beğenme arzusu helak etmeye yeter. "Abartıyorsun" diyorsan iki sorum var; 
-Görülmek istiyorsak neden açılmıyoruz?
-Açılmak istemiyorsak neden gözlerden uzak kalamıyoruz?
Bir diğer öz eleştirim,bulduğumu yediğim zamanlar için olsun istiyorum. Gerek sağlık,gerek dini bir emir olması (zaten dini emirlerin de temelinde sağlıklı bir hayatın hedef alınması) sebebi ile kimin yaptığını araştırmadığım sucuklu tostlar,MSG 'lu çiğ köfteler,hınzır jelatininden yapıldığı kanıtlanan cipsler jelibonlar yerken , bunları tüketmememi isteyen dinimin öğreticisi olarak gözükmüşüm,kabulü gerçekleşmeyen dualarıma başka başka sebepler aramışım,lezzetini hissedemediğim için ibadetlerimde hızlanma gevşekliği göstermişimdir belki de. "Kişi,ne yerse odur" sözünün payıma düşen cevabını duymaya hazır mıydım?  
  Bir başka mevzu; memur zihniyeti ile öğretmenlik,müderrislik yapma hastalığı. Nasıl eğitilmek isterdik? Bizi kim terbiye etsin isterdik? Karşımızda nasıl biri olsa ona saygı duyabilirdik? Bunları her meslek grubu cevaplamalı çünkü hepimiz birilerinin öğreticisiyiz. Cevaplar ile hüviyetimiz (nasıl olduğumuz) arasındaki ilişki, bize kocaman bir ders verir ve benim bunları ifadeye gücüm de haddim de yetmez. Bu minvlde kimlik örnekleri çoğaltılabilir. Hatta yorumlara yazarsanız,takım çalışması yapmış oluruz..
          İsmail'deki serzenişi günlük olarak yaşamayı hedefledim artık,ne kadar becerebilirim bilemem. "Neyim ben?" demek, dile kolay lakin idrakı yüreğe zor geliyor. Sırtımdaki sorumluluklarımı hatırlatıyor ve bunların halli için yolun neresinde olduğumu analiz ediyorum. Analizin sonucunda da kek,iki,kara delik ya da İsmail olasım geliyor :).Temsilcisi olduğumuz güneşin,ışığını söndürmeden yayabilmek dileğiyle.

                                                                                                                       FEYZA

  #yaşam #neyim? #temsil #kek #blogkahfe #yazar #yazı #write #farkındalık


                                     

Yorumlar

  1. Bir farkındalık macerası ve
    sahi neyim ben diyerek tefekküre dalmak.
    Hiç korkmadan kendinden bahsedebillmek ...
    Yazınızdan gerçekten çok etkilendim hanımefendi.
    blog kah-fe ile nice tefekkürlü günlere...

    YanıtlaSil
  2. Müstefid olmanızdan gurur duyduk. Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazılarınızdanda anlaşıldığı üzere arapça kelimeler kullanmayı seviyorsunuz herhalde.

      Sil
    2. Estağfirullah.İstifade edebildikce memnun olacağız.

      Sil

Yorum Gönder

Düşüncelerini Paylaşır mısın?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bugünler ve Yarınlar

MEVZUMUZ ;DEHB

İÇİMDEKİ GÖLGE